Ankara, 23 Kasım 2020
Merhaba yeni dünya,
Sevgili diye seslenmeyi çok isterdim, ancak sevgili olana bu denli haksızlık edilemezdi elbette. Öncelikle bağışla… Başlarda küresel ısınma, iklim değişikleri gibi adlandırmalarla doğa yasalarına hunharca yönelttiğimiz tahribatın ortağıyken suç bastırdık; “çevreyi kirlettik, iklimi bozduk, tüm dengeleri altüst ettik” diyemedik. Tüm eski dünya hepimiz, emperyal ekonomiye, çağdışı politik erke ram ettik usul usul…
Bu tahribatları görmezden gelme eyleminin sonunda, ne yeryüzünün ne gökyüzünün bıraktıkları boşlukta toz zerresi kadar dahi görünmez, duyulmaz, kokusu alınmaz adı covid-19 olan bir virüsle savaşım vermeye başladık… Henüz kimi, nerede, nasıl yaklayacağı bir bilinmez adeta. Erk tarafından belirlenmiş olan kurallar, yasaklar ve bireysel önlemlerle direnç gösterilse de covid-19 hepimizin ensesinde boza pişiriyor.
Biliyorum, onca olan bitenin, bunca acımasız talanın bir maliyeti olmalıydı günün sonunda. Bir döngüsel gerçeklik olarak “yeni”lenmenin, arınmanın belki de bir ilk adımı olsa gerek. Zira sunduğun yaşam olanaklarının değersizleştirilmesi süreğen bir biçimi asla haketmiyor da. Sarılmayı, kucaklaşmayı, öpüşmeyi, sevişmeyi elimizden alan bu virusle biz insalara mesafeyi adapte ettin, doğaya bütünüyle; “havasına, suyuna, taşına, toprağına…” artık dokunurken de “cıs” dedin tüm hakkınla. Eskisine olan özlemi insanın insana duyacağı özlemle sınıyorsun. Yaşamı, yitimleri göstererek yüceltiyorsun. Ve haklısın da bir bakıma… Yoklukla terbiyeye alışmış bir canlıya başka bir seçenek sunmak da zor, varlığın kıymetine dair.
Yine buluşmak üzere, sağlıkla, umutla…
Caner Yedikardeş