Şimdi.
Bizim sanatımız şimdiyi ele alıyor. Süreç içinde var olsa da, şimdi… Peki, biz böyle bir sanat etkinliğine nasıl geldik? Buraya sürüklendik mi? Başka çaremiz mi yoktu? Yoksa etrafımızı kuşatan çareler(ki bu deva bulmak anlamında da düşünülebilir) arasından birini mi yeğledik? Bizler size sesleniyoruz. Dünyaya, dünyamıza, size…
İnsanoğlunun sonsuz tüketimi, egemen güç oluşu, merkeze kendini koyuşu ve daha sayılabilecek belki yüzlerce nedenin sonucu olarak etrafımızı kuşatan bu dünya, Covid-19’un dünyası olduğu kadar bizim dünyamız. Başkalaşımlar çağında, ışık hızında başkalaşımlar çağında, sürekli evrimleşen bir virüs bizi inanılmaz hızlı bir şekilde başkalaşıma itti. Değişim ve başkalaşım arasındaki nüans farkından hareketle, yukarıda da kullandığımız gibi kuşatılmışlık kavramını bu Yeni Dünya’ya daha uygun görüyoruz. Değişim süreç içinde gerçekleşen ve temel değerden kopmayan bir durumu ifade ederken, başkalaşım, Descartes’in o ünlü sezgi’si, Husserl’in özgörü’sü gibi anidenliğe gönderme yapıyor. Ana hattan kesin bir kopuş, A iken B olmak… Tıpkı süüüperr kahramanların dünyasında ki kötü adamın yaratılışı gibi… Sözüm ona birdenbire başka birisi olmak.
Peki ama bütün bunlar ne? Nasıl anlatıyor şimdiyi? Tam da cevabını aradığımız bu sorular için bu sergiyi yaptık? Apokaliptik bir masalın içindeymişizcesine etrafımızı kuşatan bu virüs bize ne söylüyor? Hayır! Bana ne söylüyor?
Biz hala perspektiflere inanan eski kafalılar olarak, sizlerden büyük harf ile tanımladığımız bu Yeni Dünya’yı yorumlamanızı istedik. Böylece sizin gözlerinizin gördüğü dünyanın bir diğerinin gördüğü dünya ile aynı koşutlara bağlı şekillenip şekillenmediğini çözümlemek ve ortak dil ile geliştirilen ortak psikolojik çözümlemeler ile başkalaşım tarzımızı yinelemek ve yenilemeyi hedefliyoruz. Sanatı şimdi de görüyor olmamız bugünün bir sosyal dökümantosyonuna indirgediğimiz anlamına gelmesin. Bizler bu dünyayı yeniden tanımlamak ve bir kez daha bakmak istiyoruz. Bunun için bazı bakış açıları belirleyerek bunlara kendi cevaplarımızı sunduk.
Yeni Dünya;
Kişinin, kendisinin ve çevresindekilerin geçirdiği değişimin farkına vardığında oluşan dünyadır.
Herkes için aynı değildir ama herkes Yeni Dünya’dadır.
Çevreye, koşullara, olaylara ve yaşananlara göre yeniden tanımlanabilir. Bu yüzden Yeni Dünya kavramı sabit değil değişkendir.
Ortamları ve çevresini kendisine uygun olacak şekilde düzenler.
Günceldir, analiz ve sorgulama içindedir.
Yaşam denen lokomotifin determinist tarafıdır.
Belirsiz sistemin bir parçasıdır.
Sosyal ağların kullanılmasıyla artan dezenformasyondur.
Kısıtlama ile birlikte gelen stres, panik, korku ve endişenin psikolojik seyridir.
Kesintisiz arayışların psikodrama halidir.
Yeni Dünya’da;
Ekosistemin sayısız zincirinin bir halkası olan insanoğlu; radikal sistemin kontrolsüz gücüdür.
İzolasyon gerekli hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin uzak ve yakın mekânlar arasındaki mesafenin sınırlarının ötesinde yeni bir etkileşim boyutu sağlaması; önceleri sabit mekânlarda izleyicisiyle bir araya gelen sanatı, bütün kültürlerin birbirleriyle karşılaşma olasılığının her geçen gün daha da arttığı, ortak bir sanal zemine itmektedir.
Yeni Dünya’da Sanat;
Spekülatif evrende yitirilen yaşantıyı ortaya koyar. Bu evrende yitirilen gündelik yaşantı ve pratik deneyimler Yeni Dünya’da kendini gösterir.
Bütün insanları çevreleyen yoğun duygu durumlarının çağın evrensel bir meselesi haline gelmesini ve evrensel olanın plastik durumunu zorunlu hale getiren bir anlayışı gerektirmektedir.
Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve sanatsal alanlardaki dönüşümü ifade eden çok yönlü bu süreçtir ve amacı yeni bir anlayış, gelişme ve ilerleme ortaya koyarak, Yeni Dünya’nın dönüşümüne yeni bir katkı sağlamaktır.
Görüntülerin ve seslerin olabildiğince gerçekliğiyle sunulduğu dijital gerçeklik içinde kurulan ve sanatçıların, düşüncelerini ve eserlerini paylaşmalarına olanaklar yaratan, paylaşım ve tartışmanın esas olduğu bir zemin sunmaktadır. Bu zeminde; resim, fotoğraf, video, metin ve medyaya ilişkin karışık ve çeşitli oluşumlarla Yeni Dünya’ya uyum sağlayacak şekilde yeni bir kavramsal çerçevenin çizildiği bir sanat algısı inşa etmek amaçlanır. Bu; algı, renk, ses, hareket, zaman ve uzamın sentezinden oluşur.
İmgeler arasında kaygan bir zemin yaratarak, yüzeye yayılır.
Viralleşme imgeler arasında geçişlilik ve tüketilebilirlik yaratır.
İmgesi klasik uzamda değil, sanal uzamda gerçekleşir.
Eserlerin sergilendikleri sanal ortamı galeri mekânına dönüştürür.
Galeri mekânını sorgular.
Yeni Dünya algısının bilincinde olarak hareket eder ve günlük yaşantının sorunlarını bu bilinçle disiplinler arası bir şekilde dile getirir.
Geçmişi ve geleceği içinde barındırarak şimdi de oluşur. O hem geleneksel, hem modern, hem çağdaştır. Yeni Dünya’da sanat şimdiki zamanda oluştuğu için geçmiş ve geleceğin sanatı değildir şimdiki zamanın sanatıdır.
Yeni Dünya’da Sanatçı;
Bizi kuşatan Yeni Dünya uzamın sınırlarında bir silikleşme yaratır. Bu kuşatılmışlık içinde kendine yer bulmaya çalışan Yeni Dünya sanatçısı, sanata yeni çözümlemeler getirmelidir. Bu çözümleme de, sanatçının şeyler arasındaki fiziki sınırları aşarak, sanal dünyanın henüz insanın kodlarına yabancı olan boşluğu(espası) içinde yayılması ile mümkündür.
Sanallaşma ile bireyi tanımlayan bütün kimlikleri bir kenara bırakılabilir. Bedeni olmayan sanal kimlikler Yeni Dünya’nın sanatçılarıdır.
…
Sonuç olarak Yeni Dünya bizlere sunduğu sonsuz medyum ile tam da şu anda sizler ile ekranın arkasından iletişim kuruyor.
Elinizde ki telefonunuz veya karşınızdaki bilgisayarınız içinden size sesleniyoruz. Ve sizlere varlığımızı yenilemeye açık psikolojik çözümlemeler sunuyoruz. Tam karşınızda sözcükler ve imgeler arasındayız. Bizi kendi sözleriniz ve imgeleriniz arasından iyice görün diye ve yarını hep birlikte kucaklayalım diye… Başkalaştık, bile!
Biz Yeni Dünya’yız. Sizler de.
Merhaba!
Evren Kavukcu | Ebru Arslan | Elif Öz |
Hatice Tok | Merve Yazıcı | Alev Karakuzu |