ÇOKTUK AZALDIK, VARDIK YOK OLDUK, AZ MIYDIK? ÇOK MUYDUK? VAR MIYDIK? YOK MUYDUK?
Ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiyi bu kadar net hissedebildiğim bir zaman dilimi içerisinde yalnızca ayakta kalmak çabasından öte bir başkasına zarar verebilecek olmanın ağır sorumluluğu ile gecenin bir yarısında uyanıyorum. YALNIZIM… Derin bir ürperti yayılıyor içime. Gözümü kapatıp kaldığım yerden devam etmeye çalışıyorum. Filmlerde gördüğüm anons sesleri yükseliyor “Dikkat dikkat salgın tehlikesi devam etmektedir”… Herkesin yüzünde maske var. İnsanlar birbirlerine belli bir mesafeden fazla yaklaşamıyor. Uzaktan izliyorum. İnsanların yüzlerini görememek beni endişelendiriyor. Giderek Güven Duygum sarsılıyor. Kendimi güvende hissettiğim tek yer olan evime gitmek istiyorum. Hayatımın büyük kısmını geçirdiğim Dünya aynı dünya değil. Aslında ne kadar hazırlıksız olduğumu fark ediyorum. Bu yenidünya benzeri görülmemiş bir biçimde mesafeli bir yaşama zorlarken sanat birbirimizle olan bağlarımızı hatırlatabilir mi? Sanatın iyileştirici Gücü var mıdır? İçimdeki büyük boşluğu sanat doldurabilir mi? sanat bu adaptasyon sürecine tanıklık edebilir mi? Binlerce soru, korku ve heyecanla gözlerimi açıyorum. Ve sayıklamaya başlıyorum. Çoktuk azaldık, vardık yok olduk, az mıydık? Çok muyduk? Var mıydık? Yok muyduk?
Gülgin ALTUĞ