Evim’e
Duy beni!
Güzel haberler veremiyecekmişsin gibi duruyorsun.
İçinde barındırdığın aniden gelen nefesinle; ruh üflediğin kavak ağaçlarında ki hışırtıya, bin bir taşa değen su yolunun umursamaz hayat bakışına, dalların da öten kuşlarına veda vaktinin geldiğini söyleme!
Kolay değil! Biliyorum.
Kör yada sağır olduğumu sanma!
Bedenimde ki en üst makamdan bakıyorum sana, oradan dinliyorum seni.
Senden geldim ben, dönüş yolum…
Kucağına uzandığım ve giderek çürüyen bedenimle bütünleştiğin andır.
Unutma ki biz tek parçayız, aldığımız soluk birbirine bağlı.
Ben bırakmam seni peki; ya sen, sen bırakacak mısın beni!
Sana yakışan cevabı yine suskunluğunla bana öğretiyorsun.
Peki; gönül dilin olayım.
Bu yaşamın ab-ı hayatından vazgeçtim diyorsun, gitgide parçalanarak sarardığını söylüyorsun.
Anlaşılan can suyunu almışlar elinden…
Tüm savunmasızlığına rağmen her köşeni sınırlara ayırmışlar.
Köklerindeki zayıflayan dallarından, gökyüzüne saçtığın o masum mavinin solan renginden, damarların olan nehirlerinin kuruluğundan tahakkuk ediyorsun.
Tamam.
Yaşam denen bu alemde; döngünün idame etmeyeceğini, savurganlıkların giderek artacağını söylüyorsun.
Biliyor musun? Haklısın.
Verdiğin yaşam sevincini görmüyorlar.
Hayatlarının sana bağlı olduğunu bilmiyorlar.
İzin vermiyorlar yine yeniden çiçek açmana, yelinle güzel şarkılar söylemene…
Ne yazık ki dostum olan sana…
Benim de içinde yer aldığım insanlık zarar vermeye devam ediyor. Bırak bizi, biz hakkettik fazlasıyla
Belli ki; Hayat dediğimiz lokomotifin, dumanının tütmemesinin zamanı geldi. Ben en azından kendi adıma özür diliyorum.
ÖZÜR DİLERİM
Ama; sen yine de affetme.
2020_♾️
Elif Öz