1957’de Adıyaman’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden 1983 yılında mezun oldu. Ardından, Fransız Hükümeti bursuyla Paris’e giderek; burada iki yıl kaldı. 1990’larda Türkiye’ye dönerek İstanbul’a yerleşti.
İsmet Doğan, 1980’li yıllardaki ilk işlerinde; tarih, kültür, gelenek kavramlarını dadaizm teknikleri-kolaj, montaj, grafiti ve “ready-made” nesneler ile birleştirip sorunsallaştırdı. Bir düşünür olarak ise, Türkiye tarihinde, özellikle batılılaşma-modernleşme projesinin dayatmış olduğu, temellük ettiği-şiddetin ve travmanın etkilerine odaklandı. İsmet Doğan’ın işlerinde, Latin harflerinin sunulması, 20. yüzyılın başlarında Türkiye’de gerçekleşen dil reformunun, toplumsal mühendisliğinde politik bir araç olarak kullanıldığının açığa vurumudur. İsmet Doğan’a göre, bu politik araçsallaştırma daha sonra toplumun kendi kültürüne karşı yabancılaşmasına yol açmıştır. Sanatçı, bunun içinde travmaya yol açan şiddetli bir politik eylem görmektedir. Doğan’ın modernleşme sorunsalını, tuvali üzerinde kelimeler (Logos, BâBâ gibi) veya rastgele dağıtılmış harfler ile aynalar kurgular ve bunlar bugüne kadarki çalışmalarının ayrılmaz bir parçası olarak devam eder.
2000’lerde ise yapıtlarına bir başka eleştirel boyut katarak özellikle sömürgecilik konusu üzerine gider ve sanat tarihine referanslarla sinematografik materyal değişimleri yönünden bir stratejiyle konuya yaklaşır. İsmet Doğan film karelerine kendi imgesini yerleştirmek suretiyle bu sahnelerde küçük değişiklikler yapar ve film karakterleriyle bir özdeşlik-kimlik kurma süreciyle aynı zamanda Batı görsel kültürünün temellük ettiği temsili sistemler üzerine eleştirel bir yorum getirir. Aynı dönemde, aynalar Doğan için temel bir çalışma materyali haline gelir. Yarı mat veya saydam aynalar ile iç ve dış bükey aynalar içinde seyirci akseder, çoğalır ve kendi bedeniyle bir yabancı olarak karşılaşır. Dahası bir başka şey olarak, sanat yapıtının bir parçası olarak işlev görür.