Yapabiliyorum: Bugünde Yaşıyorum.

 

Tüm uzuvlarımı yitirdim.

Tüm bildiklerimi unuttum.

Safiye Başar Ağustos 2020

İnsanın yaşamı anlamlandırma çabası olan sanat, bir düşüncenin, mananın  cisimleşmesi olarak tanımlanabilir. 20. Yüzyılın başlarında Marcel Duchamp’ın sanatçı ve sanat yapıtının kutsiyetine indirdiği darbeye değin, sanat salt teknik beceri ve yeteneğe dayalı bir edim olarak kabul edilmiştir. Ancak, Duchamp’ın  “Çeşme”si beceri ve yeteneği sanatın birincil koşulu olmaktan çıkararak, sanat tarihinde derin bir kırılma yaratmıştır. Bu kırılmanın, kavramsal çalışmalarla birlikte genişleyerek, düşüncenin, sürecin, günlük sıradan nesnenin işin içine dahil edildiği ve en son noktada nesnesizleşen  sanata doğru evrildiği izlenmektedir.

Sanatsal ifade diline ilişkin bu kırılmaların ve dönüşümlerin geçtiğimiz yüzyılda yaşanan toplumsal travmaların, ekonomik ve siyasal dönüşümlerin bir yansıması olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Peki bugün tüm dünyayı etkisi altına alan salgının, pandeminin sanattaki yansıması nedir? Sürecin içinden geçerken bu sorusunun cevabını tam olarak vermek, olgulara ilişkin doğru bir okuma yapmak mümkün olmayabilir. Gelecekte bu günlere dair bir değerlendirme yapmaya ışık tutacaksa eğer şu soru cevaplanmalıdır: Kaosun ortasında bizi üretmeye iten nedir?

Üretmek yaşamın bilinmezliği ve anlamsızlığı karşısında bir başkaldırıdır. Üretmek yaşama cesareti göstermek, yaşıyorum diyebilmektir. Rastlantılar ve Öngörülemeyen Olasılıklar serisi, işte içinden geçtiğimiz bu kaotik dönemde ortaya çıkmıştır.  Bir anlamda başkaldırıdır. Her iki seride de kavramsal yaklaşımdan ziyade duyusal deneyimin öncelediği formalist bir tavır öne çıkmaktadır. Seramik malzeme temelli çalışmalarda, yapma/yapabilme becerisine dayalı bir üretim ve inşa süreci izlenmektedir. Bu ilk anda sanatın beceriye dayalı üretim geleneğine geri dönüş olarak değerlendirilebilir. Ancak buna pandemi sürecinde eve kapanan, dış dünyadan yalıtılmış insanın duygusal yoksunluğunun sonucu olarak yaklaşmak daha doğru olacaktır.

 

Pandemiyle birlikte kesintiye uğrayan günlük yaşamımızda, pandemi öncesi günler uzak geçmiş olarak belleklere kazınırken, geçmişte kazanılan her beceri yitirilmiş; her bilgi adeta unutulup kaybolmuştu. Tamda bu endişeyle sanatçı atölyesine yöneldi.  

“Tıpkı kabustan uyanan insanın yitirdiğini sandığı uzuvlarını kontrol emesi gibi, tek tek denedim yarım yüzyıldır yıldır öğrendiklerimi. Ürkek parmaklarımla dokundum çamura ve yavaşça sıkıştırdım avuçlarımda. Üst üste yığdım.  Yapabiliyorum: Bugünde yaşıyorum.”

Safiye Başar
“Öngörülemeyen Kırılma-II”
2020
Elle şekillendirme, Seramik..

%d blogcu bunu beğendi: